RTE ve Türkiye Analizi

Önemli Uyarı : Bu yazıyı AKP yandaşları ve AKP’ye oy verenler okumasınlar, dokunur çünkü… Açık net!

2 adet alıntı paylaşmak istiyorum, bunlar durumu gayet özetleyen yazılar. 26 Eylül 2012’de Türkiye’nin başında bulunanlar ve Türkiye’nin durumu aynen bu şekildedir. İlerde bir gün bu yazıyı okursanız, Türkiye’nin o durumuna hiç şaşırmayın.

Alıntı :

” alın size din! alın size kitap! alın size sevap!

ilahi dinlerken ağladı diye en temiz adam oldu değil mi? adını bile duymadığınız bilmem neredeki müslümanlara üçte ikisini cebe indirdiği paraları toplarken en büyük müslüman oldu değil mi? amerika’nın piçlerine, teröristlerine kamp kurdurunca en vicdanlı müslüman oldu değil mi? mavi marmara’da kendi vatandaşlarını yem edip ‘yahudi cesaret ödülü’ aldığı israil’e kabadayılık yapınca en cesur yürek müslüman oldu değil mi? soyunu sopunu tanımasın gözü açılmasın diye atatürk’ü ve inkılaplarını müfredattan kaldırıp seçmeli kuran dersi getirdi diye en alim sevici müslüman oldu değil mi?

siz bunlarla uğraşırken orada neler oluyor?

kendi ülkesindeki müslüman kardeşleri her gün teröre en az 10 kurban veriyor.

ülkesine füze kalkanı yaptırma karşılığında amerika’dan aldığı ‘us dolar’larla isviçre’deki bankalarını dolduruyor. büyük orta doğu projesi eş başkanlığı görevini layığıyla yerine getiriyor.

oslo’da devlete karşı gelen silahlı bir örgütle aynı masaya oturup pazarlık yapıyor! siz ona ‘sayın’ derken, o evlatlarınızın katillerine ‘sayın’ diyor!

yediği içtiği ayrı gitmezken kırk yıllık esad, esed oluyor. neden? aynı vaadlere cevap vermediğinden. neden? recep obama, kocası barack ne derse ‘olur bey’ dediğinden.

ulusal kanalı trt’de sansürsüz suriye’deki kan ve vahşet görüntülerini yayınlatıyor. sigarayı bile çiçek şeysiyle sansürletirken. ‘çünkü terörist de olsalar, amerika’nın piyonları da olsalar ki kendilerine özgür suriye ordusu demişler; onlar müslüman ve korunmalılar. yazık onlara, vah vah, kaka esed kötü esed.. ama işte başbakanınız öyle müsmüslüman ki dünya müslümanlarına sahip çıkıyor.’ mesajları veriliyor.. esed de zaten yeni taze diktatör ya, yeni aklımıza geliyor.

sözde sığınmacılar yağmacı oluyor, halkını huzursuz ediyor.

amerikan maşası olmayan iran, bunun iki yüzlülüğünden sonra madem karı-koca ilan edildiniz, bir yastıkta geberin diyor ve sınırımıza asker ve cephane yığıyor.

artık istihbarat alamadığı israil, istihbaratını pkk’ya yönlendiriyor ve teker teker canlarımız şehit düşüyor.

özerk kürdistan hayaliyle yanıp tutuşan orospu çocuklarına yaranmak için açılım saçılım yapıp, susturamayınca da kenara çekiliyor.

darbe ve örgüt kurma iddialarıyla etiketlediği onurlu komutanları ve aydınları sizden uzak tutmaya çalışıyor. suçlu suçsuz yargılatıyor satın aldığı hukuk adamlarına.

tüm bunlar olup biterken kendine 7. uçağı aldırıyor.
http://www.internetajans.com/haber/basbakana-400-milyon-dolara-yeni-ucak-aliyorlar-haberi-14430h.html

yarın ne olacak?

pkk’nın adı ‘özgür kürdistan ordusu’ olacak. mücadele etmeye kalkacak. müttefiki abd dur bakalım diyecek, sen kendi halkına nasıl zulmedersin? tüm dünya toplanıp ‘türk sorunu’nu değerlendirecek. bm, hemen halkımıza yardım için bölgeye el koyacak. ‘tampon bölge’ olacak adı da. hani tayyip’in suriye’de oluşturulmasını teklif ettiği gibi.. irak’ta olduğu gibi.

sonrasını tahmin edersiniz, angelina jolie falan gelecek. ve tüm dünyaya meydan okuyan türk milleti’nin uğruna her santiminde can verdiği türkiye cumhuriyet’i artık olmayacak. seçtiğiniz adam da 27365. uçağıyla isviçre’ye gidecek hesap cüzdanıyla.

hepsi bu. hepsi, bir it sürüsü cebini şişirsin diye. “

Alıntı :

2002 senesinde istanbul ağır ceza mahkemesinde aleyhine yolsuzluk davası açılan başbakan.
neden açıldı bu dava?
şimdi zihinleri tazeleyelim.
recep tayyip erdoğan’ın bir taktiği var. ihaleleri önce belediye şirketlerine yani bit’lere veriyor; oradan da ‘birileri’ne aktarılıyor bu ihaleler.
zamanında istanbul’daki billboard’lar (tümü) büyükşehir belediye şirketi kültür anonim şirketi’ne kiralandı. kiralandıktan kısa bir süre sonra da nakşibendi tarikatı mensuplarının yönetim kurulunda olduğu interpan firmasına komik bir fiyata devredildi.
işte 2002 senesinde aralarında recep tayyip erdoğan, ali müfit gürtuna ve 25 belediye yöneticisi yolsuzluk suçundan yargılandı/yargılanıyor.

(bkz: sen türkiye’sin çok düşünme bunları)

görev yetkisini kötüye kullanma * suçundan hakkında soruşturma yapılan ancak zamanaşımına uğrayan biri recep tayyip erdoğan.
nasıl?
zihinleri tekrar tazeleyelim.
çevreci recep tayyip erdoğan; ”iki milyon ağaç” kampanyası gibi çok iddialı bir projesi vardı. ancak bir çok projesinde yaptığı gibi yine bit’leri devreye soktu. ağaç alım ve bakım işleri belediyenin şirketi olan istaç’a verildi. daha sonra istaç bu işleri bir başka belediye şirketi ağaç anonim şirketi’ne taşeron olarak devretti.
şeytan bunun neresinde?
türkiye’de şahı bulunan ağaçlar italya’dan ithal edildi. 2 liraya alınabilecek fideler 10 liraya alındı. ayrıca istanbul’un iklim şartlarına uyum sağlayamayıp kuruyan bu ağaçlar da sayın başbakan’ımızın emri ile bir gecede söküldü. bir gecede trilyonlarca liralık döviz kaybı yaşadık.
ağaç işleri ile alakalı yapılan soruşturmada görevini kötüye kullanma suçu tasdiklenmiş olsa da zamanaşımı sebebiyle yargılanıp ceza almaktan kurtuldu yine sayın başbakan.

(bkz: karda yürüyüp iz bırakmamak)

1998 senesinde yapılan iki ihale sebebiyle istanbul 7. asliye ceza mahkemesi’nde ihaleye fesat karıştırmak suçundan yargılanan başbakan.
nasıl?
zihinleri yine yeni yeniden tazeleyelim.
belediye ve belediyeye bağlı şirketlerin personelinin taşınması amacıyla ihale açılıyor. servis konusunda ihale ile şirket seçilecek.
ancak bakıyorsunuz sayın başbakan recep tayyip erdoğan’ın yakın dostlarından biri giriyor sadece ihaleye: albayraklar şirketi. kimi ihalelerde akraba şirketler kimilerinde ise yalnızca albayraklar şirketinin adını görüyorsunuz.
danışıklı dövüş şeklinde yapılan ve hatta servis araçlarına sahte ruhsatların düzenlendiği, savcılık iddianameleri ve müfettiş raporlarına konu olan bu ihaleler %2-%3 gibi komik tenzilatlarla bu şirketlere devredilmişti.

ekstra not:

kim bu albayraklar?
recep tayyip erdoğan’ın istanbul büyükşehir belediye başkanı olmadan önce kimse adını bilmiyordu bu şirketin. ne zaman ki recep tayyip erdoğan istanbul’u fethetti, işte o zaman bu şirketin adını duymaya başladık medyamızda.
1994 yılına kadar istanbul’da otobüsçülükle geçiniyor albayrak ailesi. 1994 yılından sonra ise recep tayyip erdoğan’ın istanbul büyükşehir belediye başkanlığı’nın ardından yukarıda da yazdığım personel taşıma işini alıyorlar. sonra sonra adı sanı duyulmaya başlıyor işte:
ardı ardına; sümerbank ereğli tekstil, balıkesir seka ve trabzon limanı’nı alıyor albayraklar.
ardından; albayraklar yönetim kurulu başkanı mustafa albayrak ve kardeşlerinin de aralarında bulunduğu 11 kişi büyükşehir belediyesi’nden alınan ihalelere fesat karıştırmaktan mahkum oluyor. gözler boyanıyor, albayraklar’a 1 yıl süre ile ihaleye girme yasağı getiriliyor ancak bu cezalar erteleniyor.
ertelendikten sonra ne oluyor?

…uslanmaz ah bu deli gönül…

bir de aklıma gelmişken;
albayraklar davasında erdoğan döneminde istanbul belediyesi’nde görev yapan ve daha sonra akp sıralarında meclis’e giren 6 milletvekilli de yargılanıyordu. ancak dokunulmazlık kazanan mustafa açıkalın, adem baştürk, idris naim şahin, zülfü demirbağ, selami uzun ve mustafa ilıcalı’nın dosyaları ayrıldı.

şimdi recep tayyip erdoğan ve partisi iktidara gelince albayraklar’ın da yıldızı yükseldi dedik.
özelleştirme kapsamına aldıkları balıkesir seka’ya yalnızca 1.1 milyon dolar ödediler. küçük çaplı bir yalı fiyatı sanıyorum ki? fabrika ile birlikte ambardaki 4 trilyonluk yedek parça, her biri için ortalama 20 bin lira değer biçilen 185 lojman, 2.8 milyar yeni türk lirası değerinde enerji tribünü ve 47 iş makinesi de bu satışla birlikte albayraklar’a geçti. 1981 yılında 1 milyon 189 milyon dolara inşa edilen fabrikaya seka müfettişlerinin biçtikleri fiyat 51 milyon dolardı zamanında.
müfettişlerin biçtiği fiyat: 51.000.000 usd
özelleştirilen fiyat: 1.100.000 usd

aradaki 49.900.000 usd ise recep tayyip erdoğan’ın cevap vermesi beklenen miktar. ne oldu o kadar paraya?

albayraklar’ın özelleştirmeden aldığı bir diğer tesis de trabzon limanı’ydı. işletme hakkının 30 yıllığına özel sektöre devri için yapılan ihaleye 6 şirket katıldı. elemeli turda 2 şirket ”tak sepeti koluna herkes kendi yoluna” diyerek gönderildi ve liman 21.3 milyar dolarla açık arttırmaya açıldı. 30 yıllık işletme hakkı 22 milyon 400 bin dolar albayraklar’a verildi. bu kararla 2002 yılında 2 trilyon 850 milyar kâr eden liman yıllık yaklaşık 1.1 trilyon liraya albayraklar’ın oldu.

ara not: para konusunda sıkıntı yaşıyorum. eski lira ile yeni lira arasında bunca bilginin içinde kayboldum. demek böyle böyle bizi söğüşlüyor memleket hırsızları. matematiğe pek kafam basmaz ama yukarıda açıkladığım iki özelleştirmede de devlete büyük kazık atılmış.

…ara not sonrası…

(bkz: oğlum bak git)

toplanan çöplerin döküm alanlarına gitmesi gerektiğini hiç düşündünüz mü? istiklal’de hani yanınızdan geçer ya, görünür görünmez kooskocaman bir çöp kamyonu. işte orada da var yolsuzluk.
türkiye için zihinleri tazeleme vakti.
yine bit’ler kullanılıyor. klasik senaryo. sonra nereye devrediliyor sizce? evet buraya kadar okumayı başaranlar sanırım bildiler: ”albayraklar a.ş.” daha doğrusu şöyle ilerliyor. bit’lerden istaç bu ihaleyi alıyor. ardından albayraklar’ın ortağı olduğu iki firmaya devrediyor. bu iki paravan şirket ise; sistem inşaat ve günaydın kardeşler.

(bkz: yeni başlayanlar için 500t)

sanal ortamda hortumlamanın dünyanın başka yerinde başka dilde bir karşılığı olsa idi bu muhtemelen akbil olurdu. sanal ortamda rakamlarla oynayarak insanları sömürmek dedikleri bu akbil işte. akbil; tüm bunların kısaltılmışına verilen ad. hatta çoğumuz bilmiyoruz ama bir numaralı sanığı recep tayyip erdoğan olan akbil davası hala üsküdar ikinci ağır ceza mahkemesinde sürmekte…

(bkz: ara dayağı yemek)

igdaş diye bir şey var. bu arada yukarıdaki bakınız konuyla alakasız gibi görünüyor ama tüm bunları yazarken sanki ara dayağı yemişim gibi hissettim kendimi. hafıza tazelerken komple yakacağız ortalığı.
efendim, idgaş’tan devam edelim. şebeke inşaatından sayaç okuma cihazlarına, sayaçlardan reklam işleri ihalelerine kadar…
şebeke inşaatları fahiş fiyatlarla yandaş şirketlere verildi. el kitabı basımından hikaye ve boyama kitabı basımına, sayaç okumadan kolonyalı mendil alımına kadar kadar yapılan ihalelerde yolsuzluk yapıldı. recep tayyip erdoğan’ın düzenlediği propoganda toplantılarının finansmanı bittabi igdaş oldu. peki tüm bu yolsuzlukların faturası?
onu da zaten her ay posta kutunuza bırakılan ucu sivri kazıktan çıkarabilirsiniz değil mi?
igdaş hakkında açılan dava hala ve ısrarla eyüp ağır ceza mahkemesi’nde devam ediyor. ediyor işte. biter bir gün.

(bkz: ev alma komşu al)

igdaş’tan girdik kiptaş’tan çıkalım.
zihin tazeleme işlemi devam ediyor…
istanbul’un gecekondu sorunu var. bunu kimse zaten inkar etmiyor. ama bir de mesken gecekondu müdürlüğü var. burada biriken fon var. bu fon nereye gidiyor? tabi ki bit olan kiptaş’a. yapsat’çılığın ağa babası kiptaş; mesken gecekondu müdürlüğü fonunu har vurup harman savurdu, arsaları yandaş şirketlere ihalelerle verdi. yandı bitti kül oldu.
ayrıca bir de ufak not; kiptaş’a verilen bu bütçeyi öyle bir kulladılar ki aklınız almaz.. belediyelere borç veren mini bir imf rolü üstlendi bu kiptaş. belediyelere borç verdi, belediyeler de borçlarını onlara arsa vererek ödedi. o arsalara da kiptaş villalar dikti, yaptı sattı.

(bkz: susadım çeşmeye varmaz olaydım)

kiptaş dedik igdaş dedik; iski demesek olmaz. altyapı inşaatları, araç kiralama, personel taşıma, personel kıyafet temini gibi ihalelerde onlarca yolsuzluk döndü. bildiğim kadarı ile 199 ihale açıldı, sadece 5 tanesi gazete ilanı ile duyuruldu. yalnızca 114 ihale gizli kapaklı yandaş şirketlerin daveti ile yapıldı.
hani sadece istanbul’daki şirketler de davet edilmedi. yandaş nerede olsa yandaş ne de olsa. gaziantep ve kayseri’den de şirketler vardı. gizli gizli ihaleler alındı. cepler doldu taştı.
istanbul dördüncü ağır ceza mahkemesinde hala bir takım kişilerin yargılanmaları devam ediyor bu sebeple.

(bkz: kadıköy kartal metrosu)

nurettin sözen zamanında başlamıştı istanbul metrolarının inşaaları. sonra recep tayyip erdoğan istanbul büyükşehir belediye başkanı oldu, olaylar olaylar. nurettin sözen ihaleyi yaptı ama zarfları kapalı bıraktı. yeni gelen belediye başkanına devretti yani bu işi.
şimdi türkiye cumhuriyeti başbakanı olan recep tayyip erdoğan zarfları açtı ve şaşırdı. fiyatları çok uçuk buldu. iptal etti. tekrar ihale açılacak dedi. tamam, tekrar açılsın. sıkıntı var mı buraya kadar? yok.
yeni açılan ihaleyi siemens- simko- garanti-koza konsorsiyumu kazandı, ancak recep tayyip erdoğan, 7 ay sonra sudan sebeplerle bu ihaleyi de iptal etti. bu olaya da doğal olarak tepki gösteren almanlar, recep tayyip erdoğan’ın bu ihaleyi yakınlarına vermek için iptal ettiğini açık açık söylediler.
adam haklı.
ihale üçüncü kez yapıldı ve ihale her ne hikmetse recep tayyip erdoğan’ın yakını , entry’yi buraya kadar okuyanların da artık tanıdığı albayraklar’ın ortak olduğu konsorsiyuma kaldı. biz de şaşırdık değil mi?

(bkz: makam aracı) + (bkz: vay anam vay neler dönmüş serhat ya)

eskiden bu tip araçlar satın alınırdı. gerçi hala bazı yerlerde satın alınıyor bildiğim kadarı ile?
biz en iyi bildiğimi işi yapalım, zihin tazeleyelim.
recep tayyip erdoğan, belediyelerdeki binek araçların kiralanmasını istedi. ihaleler açılacaktı ama insanın beynini sulandıran bir yöntem izlendi:
istanbul belediyesi araba kiralama ilanını milli gazete’nin izmir baskısına verdi, işi eski msp’li bakan hasan aksay’ın oğlu mehmet emin aksay’ın ankara firması aldı. belediye istanbul’da, ilan izmir’de, işi alan firma ankara’da…
sayın recep tayyip erdoğan bu davadan da rahşan affı sayesinde paçayı kurtardı. çünkü sıfırı 300.000 lira olan araca yıllık kiralama bedeli olarak 287.000 lira ödemenin mantığını açıklaması gerçekten çok zor olacaktı… ben bile yazarken utandım mesela.

(bkz: detan)

yukarıdaki bakınız da tamamen saçmalamamdan mütevellittir. ilaçlama ile alakalı bir yolsuzluktan bahsedeceğim de, böyle bir giriş yapayım istedim.
karasinek ve sivrisinek konusunda istanbul büyükşehir belediyesi recep tayyip erdoğan önderliğinde çalışma başlatıyor. çeşitli ihaleler yapılıyor ancak recep tayyip erdoğan ve ali müfit gürtuna haklarında istanbul belediyesi tarafından kara sinek, açık alan karasinek, sivrisinek ve biyolojik lavrasit ilaçlarının alımında tek ürüne ve tek firmaya yönelik ihale şartnamesi hazırlamak suretiyle ihaleye fesat karıştırıldığı gerekçesiyle istanbul ağır ceza mahkemesi’nde dava açılıyor. dava ne yazık ki düşüyor.
tövbe estağfurullah.

toparlamaca:

ben yazmaktan yoruldum.
gerçekten.
bu yazdıklarım istanbul ili içinde olanlar. istanbul’dan başka 80 il daha var. 892 ilçe, 1976 belde, 34391 köy var…
ben saymaktan yoruldum.
gerçekten.

şehit sayısından,
tecavüze uğrayan insan sayısından,
gazi sayısından,
bombalama olaylarından,
polisin orantısız güçlerinden,
içeri atılan öğrencilerden,
affedilen teröristlerden,
atatürk’ün itibarsızlaştırılmasından,
okullardaki eğitimin kötülüğünden,
işsizliğin seviyesinden,
alım gücünden,
benzin fiyatlarından,
asgari ücretten,
yurt ve yuvalardaki çocuklardan,
suça sürüklenen çocuklardan,
faili meçhul cinayetlerden,
kadının metalaşmasından,
tecavüz mağduru çocuklardan,
katillerden,
hırsızlardan,
utanmazlardan,
yavşaklardan,
şeref yoksunlarından;

ben bıktım sayın başbakan.
ben bıktım.

sizin yüzünüz kızarmadı mı?
yukarıda yalnızca adınızın geçtiği davalardan bahsettim. yapılan yolsuzluklardan bahsettim.
hani o en sonra satır satır yazdıklarım vardı ya? işte onlara da en az hakkınızda açılan davalar kadar şey yazabilirim.
ama ben yazmaktan utanıyorum tüm bunları sayın başbakan.

ben gerçekten utanıyorum.
sizin adınıza da,
milletim adına da.

umarım tez zamanda iktidarınız son bulur ve bu ideoloji bize daha fazla zarar vermeden kurtuluruz.
çünkü akacak kan gerçekten durmuyor damarda.

Alıntı :

…Mevcut olduğun kudret damalarındaki asil kanda mevcuttur…

Sanver: